25 Mayıs 2012 Cuma

Aylak Adam


"-Dışarıda çiğnenmemiş kar, üstüne bastıkça gıcırdıyordu. Kitapçının köşesinden tenha caddeye dönerken içinde bir boşluk vardı. Saatine baktı: On'a geliyordu. Nereye gideceğim? Keşke polis kuşkulanıp karakola götürseydi beni. Değişik bir gece olurdu. Belki onu da bulup getirirlerdi. Birlikte çıkardık. Sonra, sıkıntı. O bitti. Haşette kitap arayacağım. Niye koşuyorsun? Davete geç mi kaldınız? Her zaman geç kalanlar bulunur. Hindi dolması daha bitmemiştir. Bu gece insanların hindi yemesi gerekir. Bulamayanlar üzülür. Yılbaşı hindisi Ooooo! Eğlenmek de zorunludur bu gece. Sinemalar, tiyatrolar, barlar doludur. Evlerde toplantılar vardır. Küçük bir toplantı demişti avukat. Göz kırpmıştı. Neydi o yılbaşı gecesi donattığımız masa. Şu Mehmet Bey ne şakacı adam. Kırdı geçirdi bizi. Ama karısı... Sorma kardeş. Küçük kumarlarınız vardır. On kuruşluk tombalalar. Şimdi kim bilir kaç evde, kim bilir kaç kadının Aman ayol, bu ne kötü şans böyle, sözüne karşılık kim bilir kaç erkek Üzülmeyin; kumarda kaybeden aşkta kazanır, diyordur. Kim bilir kaç erkek de acele edip bu sözü ondan önce söyleyemediler diye onu kıskanıyordur. Biliyorum sizi. Küçük sürtünmelerle yetinirsiniz. Büyüklerinden korkarsınız. Akşamları elinizde paketlerle dönersiniz. Sizi bekleyenler vardır. Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum?
Bir ben miyim böyle düşünen? Bir ben miyim yalnız?"

Yusuf Atılgan 


Malte Laurids Brigge'nin Notları - Anlamazlar


             “Yalnızlardan söz etmemiz, insanlardan fazla anlayış beklemektir. İnsanlar neden söz ettiğimizi anlarlar sanıyoruz. Hayır anlamazlar. Bir yalnızı görmemişlerdir asla; ondan tanımaksızın nefret etmişlerdir sadece. İnsanlar onu tüketen komşular olmuşlardır. Bitişik odanın, onu baştan çıkaran sesleri olmuşlardır. İnsanlar, patırdı etsinler, onun sesinin boğsunlar diye, eşyaları ona karşı kışkırtmışlardır. Narinliği ve çocuk oluşu yüzünden çocuklar, ona karşı birleşmişler ve o her büyüyüşünde, yetişkinlerin rağmına büyümüştür. Bir av hayvanı gibi barınağını sezmişler ve uzun gençliği sürekli bir takip altında geçmiştir. Güçten kesilmeyip de ellerinden kaçtıkça, yaptığı şeylere bağırmışlar, çirkin deyip, kötülemişlerdir yaptıklarını. Ve o, bunlara kulak asmadımı biraz daha ortaya çıkmışlar, yiyeceğini bitirmişler, tenefüs edeceği havayı tüketmişler ve iğrensin diye yoksulluğuna tükürmüşlerdir.Bulaşıcı hastalığı olan biri gibi adını kötüye çıkarmışlar, daha çabuk kaçıp gitsin diye ardından taşlar atmışlardır.
               Ve yıllanmış içgüdülerinde haklıydılar gerçekten: o, gerçekten düşmanlarıydı çünkü."

Rainer Maria RILKE