20 Ocak 2014 Pazartesi

Genç Werther'in Acıları


"tanrı biliyor ya! çoğu zaman bir daha uyanmama isteğiyle hatta bazen bir daha uyanmama umuduyla yatıyorum yatağıma; sabah gözlerimi açıpta güneşi gördüğümde içerliyorum. ah, keşke suçsuz biri olsaydım da suçu havaya, öbür insanlara ya da başarısız girişimlerime atabilseydim, o zaman bu isteksizliğimin dayanılmaz yükü yarı yarıya hafiflemiş olurdu. vay halime! fazlasıyla hissediyorum ki, bütün suç yalnızca bende - hayır, suç değil bu - bütün mutlulukların kaynağı içimde gizliydi bir zamanlar, şimdi ise bütün kederimin kaynağı gizli içimde, işte o kadar. bir zamanlar duyumsamaların bolluğunda yüzen, adım başı bir cennetle karşılaşan, sevgisiyle bütün dünyayı kucaklayabilecek yüreği olan o kişi değil miyim ben artık? şimdi bu yürek ölü, içinden hiçbir coşku yükselmiyor artık, gözlerim kurudu ve insanı ferahlatan gözyaşlarıyla artık canlanmayan duygularım, korkuyla alnımın kırışmasına neden oluyor. çok acı çekiyorum; çünkü yaşamımın biricik coşkusunu, çevremde bana dünyalar yaratan o kutsal, o can veren gücü yitirdim; o güç yok oldu!"


Johann Wolfgang von Goethe

4 Ocak 2014 Cumartesi

Kâhin’in Mektupları – Arthur Rimbaud

GEORGES IZAMBARD’A





Charleville, 13 Mayıs 1871

Sayın Bay,

İşte yine öğretmensiniz. Kendimizi topluma feda etmeliyiz, demiştiniz bana; öğretim kurumunda yer alıyorsunuz: Herkesin gittiği yoldan gidiyorsunuz. – Ben de kendi ilkemi izliyorum: Hayasızca kendime baktırıyorum; okulun eski budalalarını bulup ortaya çıkartıyorum: Hareket olarak, söz olarak, kafadan uydurabileceğim ne kadar aptalca, pis ve kötü şey varsa hepsini kendilerine sunuyorum: Bunun karşılığını bira ve şarap olarak ödüyorlar bana. Stat mater dolorosa, dum pendet filius.(2) – Kendimi topluma feda ediyorum, doğru, – ve haklıyım. – Siz de haklısınız, şimdilik. Gerçekte, kendi ilkenize göre öznel şiirden başka bir şey görmüyorsunuz: üniversite yemliğine – bağışlayın - yeniden kavuşmakta direnmeniz bunu kanıtlıyor. Ama sonunda gene, hiçbir şey yapmak istemediği için hiçbir şey yapmamış olan bir doygun olarak bulacaksınız kendinizi. O öznel şiirinizin her zaman korkunç tatsız bir şey olacağının sözünü etmek de gereksiz. Sanırım, bir gün, – başkaları da aynı şeyi düşünüyorlar – ilkenize nesnel şiirin (3) girdiğini de göreceğim, sizin olacağınızdan daha içtenlikle göreceğim bunu! – Bir emekçi olacağım: Çılgınca öfkeler, beni, şimdi size bu mektubu yazarken hâlâ nice işçinin öldüğü Paris savaşına doğru iterken, beni burada tutan düşünce bu!.. Şimdi hiçbir zaman çalışmam, asla; grevdeyim.

Şimdilerde, olabildiğince sefihleşiyorum. Neden mi? Şair olmak istiyorum ve görülmezi gören kâhin (4) olmaya çalışıyorum: Siz hiç anlamayacaksınız bunu ve ben de size anlatmayı aşağı yukarı beceremem. Bütün duyuların karıştırılmasıyla, düzenlerinin bozulmasıyla bilinmeze ulaşmak söz konusu… Acılar çok büyük, ama güçlü olmak, şair doğmak gerek ve kendimi şair olarak görüyorum. Bu hiç de benim uçum değil. “Düşünüyorum,” demek yanlış bir şey. “Beni düşünüyorlar,” demeli. (5)

Sözcük oyunumu bağışlayın.

BEN bir başkasıdır. (6) Kendini keman olarak duyumsayan oduna ne yazık! Hiç bilmedikleri konularda tartışan insanları küçümsüyorum!

Siz benim için bir Öğretmen değilsiniz. Size bir şiir gönderiyorum: Taşlama mı diyeceksiniz bakalım buna? Yoksa şiir mi? Yine de düşlem. – Ama rica ediyorum, altını ne kalemle çizin, ne de fazlaca akılla:



İŞKENCE EDİLEN YÜREK (7)

(Le Coeur supplicié)

Kederli yüreğim salya sümük güvertede,

Yüreğim asker sigarasıyla izmarit dolu:

Çorba atıklarını fırlatırlar oraya bile,

Kederli yüreğim salya-sümük güvertede:

Bir küfür tufanı eratın ağzında bilmece

Gülerler durmadan kahkahaları sulu mu sulu,

Kederli yüreğim salya-sümük güvertede,

Yüreğim asker sigarasıyla izmarit dolu!



Maslahatlar alesta kalıp çekmeye hazır

Baştan çıkarır yüreğimi küfür hazretleri.

Dümende dalga geçerler tepeden tırnağa hınzır,

Maslahatlar alesta kalıp çekmeye hazır.

Ey büyüleyici dalgalar o sayenizde paklanır,

Alın yüreğimi yıkayın, bilsin temizliği!

Maslahatlar alesta kalıp çekmeye hazır,

Baştan çıkarır yüreğimi küfür hazretleri!



Küfürleri bitip tütünleri de tükenince

Ne yapacağım ben ey çalınmış yüreğim?

Hıçkırık olacaklar hepsi meyhane türkülerinde

Küfürleri bitip tütünleri de tükenince,

Bir meydan savaşı başlayacak zavallı midemde

Yüreğim örselenmiş dalım kırılmışsa benim,

Küfürleri bitip tütünleri de tükenince

Ne yapacağım ben ey çalınmış yüreğim?



Hiç de anlamsız değil bu.

Adresim: Bay Deverrére eliyle A.R.

Yürekten selam,



ARTHUR RIMBAUD



NOTLAR:

1) Bu mektup Izambard’a, Demeny’ye gönderilen ve Kâhin’in Mektubu olarak anılan mektuptan iki gün önce gönderildi. Izambard mektubu 1911 yılında buldu ve 1926 yılında yayımladı.

Georges Izambard 11 Aralık 1848 tarihinde Paris’te doğdu. Öğrenimi bitince önce Douai yakınlarındaki Hazebrouck’a, daha sonra da 1870 yılının Ocak ayında Charleville’de Arthur Rimbaud’nun okuduğu koleje “retorik” öğretmeni olarak atandı. Izambard yirmi beş öğrencisinde biri olan Rimbaud’ya özel kitaplığını açarak onun okumalarını yönlendirdi, şiirlerini eleştirdi. Rimbaud, Paris’e ilk kaçışında tutklanınca, 5 Eylül 1870 günü bir mektup yazarak onu yardıma çağırdı: “Sizi bir kardeş olarak seviyorum, sizi bir baba gibi seveceğim.” Rimbaud’nun annesi, oğlunun ikinci kaçışından onu sorumlu tuttu ve yardım istedi.

İzambard, Rimbaud’nun “kâhinlik” kuramını açıkladığı 13 Mayıs 1871 tarihli mektubundaki dramı kavrayamadı ve ona parodili bir yanıt gönderdi. Bu yanıttan dolayı kötü yaralanan Rimbaud bir mektup daha yazdı ve ilişkileri sona erdi.

2) Meryem Ana’nın yedi acısını konu alan Stabat Mater duasından esinlenilmiş: “Oğlunun asılı olduğu haçın dibinde ayakta…” Ressam ve hekeltraşları çoğu zaman esinlendirmiş olan bir izlekten alaylı bir şekilde yararlanıyor: Çarmıh’ın önünde Meryem, mater dolorosa. Rimbaud hiç kuşkusuz kendi annesine gönderme yapıyor. Rimbaud o sırada, kendisini çalışmaya zorlayan, yatılı okula ya da ıslahevine vermekle tehdit eden annesine karşı büyük bir isyan duyuyordu. Annesinin durumunu, İsa’nın çarmıhı önünde duran Meryem Ana’ya benzetiyor.

3) Rimbaud, nesnel şiiri, öznel şiirin, romantiklerin ya da benzerlerinin aşırı lirizminin karşısına koyuyor. Şairin bireysel duygularından kaynaklanan şiiri öznel şiir olarak tanımlıyor. Ona göre şair kendi benliğini aşaşn bir duygunun aktarıcısı, kendi dışında bir iradenin aracı olmalıdır: Tıpkı kemancının kemanı gibi. Rimbaud, bilinmez’e ulaşabilmek için kendi dışına çıkmak, kendinden kurtulmak istiyor. Verlaine’in de Londra’da insansız şiir yazmayı denediği biliniyor. Rimbaud’nun etkisiyle belki. Illuminations’un bazı şiirleri nesnel şiirin örnekleridir.

4) Peygamber tanımını da içeren Kâhin (le voyant) sözcüğü Rimbaud tarafından ilk kez bu mektupta kullanıldı. Hiç kuşkusuz bu sözcüğü Rimbaud bulmadı. İncil’de yer aldığı ve aynı zamanda XIX. Yüzyılın kimi şairleri tarafından kullanıldığı biliniyor. Örneğin, onun, Le conte de Lisle’in Le Parnasse contemporain dergisinde yayımlanan Qain adlı şiiri karşısında hayranlık duyduğunu Delahaye’den öğreniyoruz. Michelet, tarih kitaplarında bu kavramı birkaç kez kullanmıştır: “Kahinler, peygamberler halkın içinden çıkarlar ve tapınağı kullanmaksızın Tanrı’yla ilişki kurarlar.” Ballanche’ın Orphée’inde (7. kitap) Mısırlı rahip, Thaniris’le şöyle konuşur: “burada bir kâhinler okulu bulacaksın, çünkü ister geçmişte olsun, ister gelecekte, dış nesnelerin örtüsüne karşın görmek, duyuların yanılsamasının arasından görmek, güncel olayların ufkunun ötesini görmek, çalışma, eğitim ve dalınç alışkanlığı sayesinde insanda gelişen bir yetenektir.”

5) Penser (düşünmek) eylemi ile panser (pansuman etmek, tımar etmek) eylemi arasındaki eşseslilik dolayısıyla ortaya çıkan sözcük oyununa değiniyor. Paragrafın başındaki cümlelerde denetimsiz esinin altını çizerek üstgerçekçilere öncülük ediyor.

6) Oldukça basit bir pisikolojik gerçeği dile getiren bu cümle üzerine binlerce anlam araştırması yapıldı. Rimbaud, kendisinde şair yeteneği olduğunu, kendi sandığı kişiden ya da Izambard’ın tanıdığı kişiden bir başkası olduğunu fark ediyor; Tanrı tarafından tutulmuş, esinin gizemli etkisiyle değişime uğramış bir varlık, sanki âni bir Tanrısal etkinin etkisiyle kendisini keman olarak duyumsuyor. Tıpkı bir masa gibi, bir sandalye gibi keman da ağaçtan yapılmıştır, ama ona uyumlu ses çıkarma yeteneği verilmiştir. Öte yandan nesnel şiir’den yana bir şairin bireyselliğinden kurtulup bir başkası olması, ona öznel şiir’den kurtulmasını sağlar.

7) Rimbaud, 13 Mayıs 1871 tarihli mektubunun içinde gönderdiği bu şiire İşkence Edilen Yürek (Le Coeur supplicié/ Acı Çeken Yürek) adını verdi. Paul Demeny’ye gönderdiği 10 Haizran 1871 tarihli mektupta da yer alan şiirin adını Palyaçonun Yüreği (Le Coeur de Pitre) olarak değiştirmiştir. Bu nüshada, yedi yerde bazı sözcüklerin değişmiş olduğu görülür. Şiirin üçüncü adı Çalınmış Yürek’tir (Le coeur volé).

Bu üç adda Rimbaud’nun birkaç ay içinde yaşamış olduğu ruhsal değişimlere tanıklık etmektedir: İlkin, onarılmaz çirkinliğini keşfettiği insan toplumu şairin yüreğine işkence etmiştir. Rimbaud daha sonra bu toplum içinde kendini bir soytarı gibi gülünç hissetmiş, bir süre sonra da kendini aldatılmış, kazıklanmış hissetmiştir.

Yorumculara göre bu şiir gerçek bir itiraftır ve Rimbaud’nun Komün sırasında yaşadıklarına tanıklık etmektedir.

Delahaye kaynaklı bir söylenceye göre de Rimbaud nisan ayında altı gün yaya yürüyerek Paris’e varmış, devrime gönüllüler arasında katılmış ve büyük bir düzensizliğin egemen olduğu Babylon kışlasında kalmıştır. Sonuç olarak, doğrudan doğruya ister katılsın, siter katılmasın, Rimbaud düşünce ve duygu olarak tam bir Komüncü’dür. Ve bu şiir her bakımdan yaşanmış deneyimlere tanıklık etmektedir.

[Türkçesi: Özdemir İnce, Ben Bir Başkasıdır, Gendaş Yayınevi, 1999]







PAUL DEMENY’YE (1)

Douai’de

Charleville, 15 Mayıs 1871

Size bir saatlik yeni yazın dersi vermeye karar verdim. İşe bir güncel mezmurla başlıyorum:



PARİS SAVAŞININ TÜRKÜSÜ

(Chant de guerre parisien)

Bak geldi dünyanın ilkbaharı

Konakların yeşil bahçelerine.

Thiers ile Picard’ın uçuştan3

Sunmakta ihtişamını millete.



Ey mayıs! ah görkemli çıplak kıçlar!

Serves. Meudon. Bagneux. Asniéres.4

Dinleyin nasıl da yeni konuklar

Saçmakta tohumlarını birer birer.1



Ellerinde tüfek kılıç ve tam-tam.

Nerede o eski mum fenerleri?

Hafif sandal ayakta sanki yamyam

Kızıla boyuyorlar durgun gölleri,”



Yaşıyorduk umutlu bir âlemde

Gelip sarı narlar fırlattılar7

Yoksul inlerimizin üzerine.

Şafağın güzel boynuna acımadılar.



Thiers ile Picard Eros olmuşlar8

Toplamaktalar güneşten günebakanları.

Neft yağından Corot yapmaktalar9

İş başında çalışkandır cellâtları.



Efendi’nin gözdeleri olmuşlar!10

Favre uzanmış çiçeklerin arasına.11

Gözleri iki çeşme akmakta sular.

Tuz basmakta olmayan yarasına!



Sokakları ısındı koca kentin

Devam etmekte petrol banyoları12

Artık yeter bu kuduz köpeklerin

Sona ersin şimdi o pis oyunları.



Keyfi yerinde bizim budala kırlıları13

Çömelmişler ne güzel duvar diplerine.

Dinliyorlar çıtırtısını kuru dalların

Dans ederken kızıl alevlerde.

A.RIMBAUD

— İşte size şiirin geleceği üzerine bir düzyazı: — Her eskil şiirin sonu Grek şiirine varır, uyumlu Yasa-ma.-Eski Yıınan’dan romantik okula kadar.- Ortaçağ. —papaz çömezleri ve ozansılar (müteşairler) vardır. Ennius’tan Théroldus’a. Théroldus’tan Casimir Delavigne’ye, her şey uyaklı düzyazıdır, bir oyundur, birçok budala kuşağın ölgün­lük ve övüncesidir: En katıksızdır. en güçlüdür, en büyüktür Racine14 —Uyaklarına üfleseniz. yarımdizelerini karıştırsa-nız. bu Koca Budala Kökenlerin’5 herhangi bir yazarı kadar bilinmez biri olur bugün. —Racine’den sonra oyun küflendi. İki bin yıl sürdü!

Ne şaka. ne de çelişki. Usum. bir Jeune-France’ın16 hiçbir zaman duymadığı öfkeden daha büyük gerçeklikler esinliyor bana. bu konuda. Zaten, atalarına lanet okumakta özgürdür yeniler. Kendi ülkemizdeyiz ve zamanımız var.

Romantizm hiçbir zaman iyi değerlendirilmedi. Kim de­ğerlendirecekti? Eleştirmenler mi? Şarkının, yani şarkıcının dile getirdiği ve herkesin anladığı düşüncenin, pek ender du­rumda bir yapıt olduğunu pek güzel kanıtlamış olmalarına karşın romantikler mi?

Çünkü Ben bir başkasıdır.l7Eğer bakır bir borazan olarak uyanırsa, onun bir suçu yoktur. Bu benim için gün gibi orta­da: Düşüncemin doğuşuna tanık oluyorum: Ona bakıyor, onu dinliyorum: Kemanın yayını harekete geçiriyorum: Sen­foni derinlerde kımıldamaya başlıyor ya da bir sıçrayışta sahneye geliyor.

Eski budalalar Ben’den yalnızca yanlış anlam çıkarma­mış olsalardı, binlerce yıldır, kendilerinin yazarları oldukla­rını haykırarak kısır zekâlarının ürünlerini üst üste yığan şu milyonlarca iskeleti süpürmek zorunda kalmamış olurduk.

Eski Yunan’da şiirler ve lirler Eyleme ahenk verirler1* demiştim. Sonra, müzik ve uyak. oyun ve dinlenme aracına dönüşür. Bu geçmişin incelenmesi meraklıları büyülüyor: Birçokları bu ilkçağ yapıtlarını yenilemekten hoşlanıyor­lar:—Onlara göre bir şey. Evrensel zekâ. doğası gereği, ken­di düşüncelerini ortaya atmıştır her zaman; insanlar beynin bu ürünlerinin bir bölümünü topluyorlardı: Bunlardan yola çıkarak kitaplarını yazıyorlardı: İnsan kendi (varlığı Ö.İ.) üzerinde çalışmadığı, henüz uyanmadığı için ya da henüz büyük düşün olgunluk evresinde olmadığı için işler böyle yürüyordu. Memurlar, kâtipler vardı: Yazar, yaratıcı, şair denen insan hiçbir zaman var olmamıştı!

Şair olmak isteyen insanın yapacağı ilk özel çalışma, kendi varlığını bütünüyle tanımaktır: kendi ruhunu arar, onu dikkatle inceler, onu sınar, onu öğrenir. Kendi ruhunu tanı­dığı andan itibaren onu geliştirmek zorundadır; bu kolay bir şeymiş gibi görünür: Her beyinde doğal bir gelişim olur: ni­ce bencil kendini yazar diye ilan eder: niceleri de vardır ki düşünsel gelişmelerini kendilerine mal ederler!—Ama ruhu ürkünçleştirmektir söz konusu olan: Comprachicolar19 gibi örneğin! Kendi yüzüne siğiller eken ve bunları yetiştirip ge­liştiren bir insan düşünün.

Kâhin olmak, kâhin’e dönüşmek gerekir diyorum.

Şair. bütün duyuları uzun süre. sonsuzca ve bilinçle ka­rıştırarak, düzensiz/eştirerek kâhin’leşir.20 Yani. sevginin, acının, çılgınlığın21 bütün biçimlerinde: kendini arar. ken­dinde tüm ağuları tüketir ve bunların yalnızca en özlü. en gü­zel kısımlarını tutar kendinde. Şairin, tam bir inanca, tam bir üstinsan gücüne gereksinim duyduğu, herkesin arasında en büyük hasta, en büyük cani. en büyük lanetli ve en yüce Bil­gin22 olduğu dille anlatılmaz işkencedir, acıdır bu! Çünkü bi­linmez’e ulaşmaktadır şair! Çünkü, daha önce herkesinkinden daha zengin olan ruhunu işleyip geliştirmiştir! Bilinmeze ulaşmıştır, ama çılgına dönüp isterse gizli görülerini (vi-sions) sonunda algılayamaz duruma gelsin, bir kere onları gördü ya. ona yeter! Duyulmamış ve adlandırılamaz şeyler karşısında yapmış olduğu sıçramada isterse gebersin: Ardın­dan başka korkunç emekçiler gelecektir; ötekinin silinip git­tiği ufuklardan başlayacaklardır işe!

—Arkası Altı Dakika Sonra—

Burada, araya metin dışı ikinci bir mezmur sokuyorum: Dost bir kulakla dinleyin lütfen. —ve herkes büyülenecek-tir. — Keman yayı elimde, başlıyorum:

ÂŞIK KIZCAĞIZLARIM 23

(Mes petites amoureuses)

Bir gözyaşı yağmuru yıkar

Karatahtana gökleri:

Tomurcuk ağacı salyasıyla sular

Muşamba çizmeleri.

Özel ay beyazlan vardır

Yuvarlak kümelerde

Dizlikleriniz çarpsın birbirine.

Maymun suratlılarım!

Seviyorduk birbirimizi o sırada

Mavi çirkinini!

Rafadan yumurta yiyorduk kıvamında

Yiyorduk ebegümeci!



Bir akşam şair ilan ettin beni.

Sarışın çirkinim:

İn buraya da kırbaçlayayım seni

Kendi kucağımda.

Kustum çaresiz bandolinini.24

Kara çirkinim:

Keseceksin bir gün mandolinimi

Keskin alnınla.

Pöh! Kurudu artık tükrüklerim.

Kızıl çirkinim.

Kirletmekteler hâlâ dilimlerini

Yuvarlak memelerinin!

Oy âşık kızcağızlarım benim.

Nefret ediyorum sizden!

Acıklı bir ben yapıştırın artık

Çirkin memelerinize!

Çiğneyin ayaklarınızla çiğneyin

Duygu çömleklerimi:

- Haydi, hop! Balerin olun bana

Bir an için!..

Eklemlerinden çıkmış kürekkemikleriniz.

Aşklarım benim!

Aksayan kalçalarınızda bir yıldız

Dönüp durun!



Ama ben bu kollar için. böyle.

Kafiyeler düzdüm!

Kırmak isterdim kalçalarınızı sizin

Böyle sevdim diye!

Sönmüş yıldızların çirkin yığını, siz.

Doldurun bütün çukurları!

- Tanrı’ya kavuşacaksınız semer takıp

Hayvanlar benzen!

Özel ay beyazları vardır

Yuvarlak kümelerde.

Dizlikleriniz çarpsın birbirine.

Maymun suratlılarım.

A.R.

İşte böyle. Hem şunu da söylemek isterim ki, 60 santim­den fazla posta ücreti ödetmekten çekinmeseydim.— yedi aydır, ben zavallı şaşkının21 eline bir tek bronz mangır geçmedi! —yüz dizelik (altı ölçülü) Amants de Paris’yi gön­derirdim size. Bayım, iki yüz dizelik Mort de Paris şiirimi de!26

— Konuya dönüyorum:

Demek ki şair gerçekten ateş hırsızıdır. 27

İnsanlıktan sorumludur şair. dahası hayvanlardan da so­rumludur: bulgularını duyumsatmak, yordamlatmak. dinlet­mek zorunda olacaktır; oradan getirdiği şeyin biçimi varsa, onu biçimli verir; biçimsiz ise biçmisiz aktarır. Bir dil bul­mak zorundadır: —zaten her söz bir düşünce olduğu için. Bir evrensel dilin zamanı gelecektir! Hangi dilde olursa olsun bir sözlüğü tamamlamak için bir fosilden daha ölü akademi üyesi olmak gerekir. Alfabenin ilk harfi üzerinde düşünme­ye başlayan kıt akıllılar hemen kafayı oynatırlardı!28

Ruha ruh olacaktır bu dil. her şeyi. kokulan, sesleri, renkleri, düşünceyi bulup çıkaran düşünceyi özetleyen bir dil.29

Kendi zamanında evrensel ruhta uyanan bir yığın bilin­mezi tanımlayacaktır şair: Düşüncenin formülünden. İlerle­meye doğru gidişin iminden daha fazlasını verecektir! Her­kes tarafından sindirilen ölçüsüzlük (kuralsızlık) ölçü (kural) olacağından, şair ilerlemenin bir çoğaltanı olacaktır!

Göreceksiniz, materyalist olacaktır bu gelecek.30 Hep Uyum ve Armoni ile yüklü olan bu şiirler kalıcı olmak için yazılacaktır. —Aslında, yine de bir parça eski Yunan şiiri olacaktır.

Şairler yurttaş oldukları için bu kalıcı sanatın işlevleri olacaktır. Şiir artık eyleme ahenk tutmayacak; önde olacak­tır.”

Bu tür şairler var olacaktır! Kadının’2 sonsuz köleliği so­na erince, kadın kendi varlığıyla, kendisi için yaşamaya baş­layınca, şimdiye kadar iğrenç olan erkek ona özgürlüğünü geri verince, kadın da şair olacaktır. Kadın da bilinmezi bulgulayacaktır! Kadının düşünce evrenleri bizimkilerden fark­lı mı olacaktır?—Tuhaf, akıl ermez, yeniden sürgün veren, nefis şeyler bulacaktır: biz bunları alacağız ve anlayacağız.

Bu arada, şairlerden yenilik isteyelim, düşünce ve biçim yenilikleri. Bütün kurnazlar bu isteği karşılamış olduklarını sanacaklar hemen. —Ama böyle bir şey söz konusu değil!

İlk romantikler farkına varmaksızın kâhindiler: Ruhlarının gelişmesi kazalarla başladı: Terk edilmiş, ama rayların üzerinde bir süre daha yanan lokomotifler. Lamartine bazen kâhindir, ama eski biçim tarafından boğulmuştur. — Çok inatçı olan Hugo son kitaplarında derin görü sahibidir gerçekten: Sefiller gerçek bir şiirdir. Les Châtiments elimin altında: Stella, Hugo’nun” görme yeteneğinin yaklaşık bir ölçüsünü verir. Bol miktarda Belmontet’4 ve Lemannais, Ye-hovalar ve dikilitaşlar, gebermiş eski aşırılıklar.

Musset. bizler için. yani onun melek tembelliğinin saldır­dığı, acılı ve gizli görüntülere (visions) kapılmış kuşaklar iç­in, on dört kez daha iğrençtir! Ey! Yavan öyküler ve atasöz­leri! ey geceler! Ey Rolkı. ey Namouna, ey la Coupel hepsi Fransızca, yani son derece iğrenç Fransızca: Fransızca, ama Paris dili değil! Rabelais, Voltaire, Bay Taine’in yorumladı­ğı Jean La Fontaine’i! esinlemiş olan bu iğrenç perinin35 bir yapıtı daha! Musset’in baharlık yeteneği! Sevgisi sevimli! İşte size mineli resim, sağlam şiir! Fransız şiirinden daha uzun süre hoşlanacaklar, ama Fransa’da. Her bakkal çırağı Rollavari laflar sayıp dökebilir, her papaz okulu öğrencisi36 bir deflerin gizli yerinde beş yüz uyak bulundurabilir. Bu tutku atılımları, on beş yaşında, gençleri cinsel bakımdan az-dırabilir; on altı yaşında, bunları yürekle ezbere okumakla yetinirler: on sekiz yaşında, hatta on yedi yaşında, olanağı olan her kolej öğrencisi Rolla’lık eder. bir Rolla37 yazar! Ki­mileri hâlâ onun yüzünden ölmektedir, belki. Musset hiçbir şey yapamadı: Tül perdelerin arkasında gizli görüntüler var­dı: O gözlerini kapattı. Köy kahvesi ile kolej sıraları arasın­da sürten bu yoksul’8 Fransız, bu güzel ölü ölmüştür ve artık tiksinmelerimizle onu uyandırmak zahmetine bile kalkışma­yalım. İkinci kuşak romantikler çok kâhin direr. Th. Gautier, Leconte de Lisle. Th. de Banville. Ama görülmezi araştır­mak, duyulmazı işitmek ölü şeylerin ruhunu tekrar yakala­maktan başka bir şey olduğu için, şairlerin kralı Baudelaire ilk kâhindir, gerçek bir Tanridır. Bununla birlikte, çok sa­natçı bir ortamda yaşadı: ve onda bunca övülen biçim önem­sizdir: Bilinmezlik keşifleri yeni biçimler gerektirir.’9

A. Renaud.—Rolla’sını yarattı: L.Grandet. Rolla’sını ya­rattı:— Galyalılar ve Mussetler. G.Lafenestre. Coran, Cl. Po-pelin. Soulary, L. Salles: öğrenciler. Marc. Aicard. Theuriet: ölüler ve budalalar. Autran. Barbier. E. Pichet. Lemoyne. Deschampslar. Desessartlar; gazeteciler, E. Cladel. Robert Luzarches. X. de Ricard: uydurukçular. C. Mcndes: bohem­ler: kadınlar: yetenekler. Leon Dierx. Sully-Prudhomme, Coppee gibi bönler arasında ve eski biçimlerin ustası olmuş Parnasse denen yeni okulda iki kâhin vardır: Albert Merat ve gerçek bir şair olan Paul Verlaine. —İşte böyle. —Böylece kendimi kâhine dönüştürmeye çalışıyorum. —Mektubu din­dar bir şarkıyla bitirelim.



ÇÖMELMELER 40

(Accrouppissements)



Sonra, midesinin iyice bulandığını hissedince.

Bir baş ağrısı bela edip bakışını sarhoş eden.

Ovulmuş bir kazan gibi parlayan güneşin geldiği

Tavan penceresine dikip bir gözünü rahip Milotus

Oynattı yorganının altında rahip göbeğini.



Çırpınıp duruyor gri örtüsünün altında çaresiz 79

Ve kalkıyor, titreyen karnına yapışmış dizleri.

Kendi dişlerini yutan şaşkın bir ihtiyar gibi.

Çünkü, bir eli beyaz bir oturağın kulpunda

Ve beline kadar sıvamak zorundadır geceliğini!



(……)

Ve akşamleyin, kıçının çevresini ışık huzmesiyle

Donatan ayın ışık yağmuru altında, bir gölge Çömelmiş

bütün ıvır-zıvırıyla, önünde bir pembe

Kar manzarasının, tıpkı bir gülhatmi öbeği gibi…

Garip bir burun izlemekte Zühre yıldızını gökte.41



Mektubumu yanıtlamazsanız çok kötü biri olursunuz: Elinizi çabuk tutun, çünkü sekiz gün sonra Paris’te olacağım belki.42

Hoşça kalın.

A. RIMBAUD

Kaynak: Ben Bir Başkasıdır, Arthur Rimbaud, Türkçesi: Özdemir İnce, Gendaş Yayınevi, Şubat 2009



DİPNOTLAR

1. Izambard’ın arkadaşı olan Demeny 1870 yılında Les Glaneuses adında bir şiir kitabı yayınlanmıştı. Rimbaud, Demeny ile Douai’de ta­nıştı, kendisine 15 Mayıs 1871 tarihli mektubun dışında iki mektup yazdı, ama “Kâhin’in Mektubu” olarak anılan 15 Mayıs 1871 tarihli mektup Rimbaud’nun yazışmalarının en önemli parçasını oluşturan bir belge niteliğindedir. Bu mektup bir yandan kâhinlik yöntemini açıklar, bir yandan da gelmişin, şimdinin ve geleceğin şiiri üzerine düşünceler içerir.

Okumalarının etkilerini taşıyan bu kuramların özgünlüğüne hay­ranlık belki biraz abartılmıştır, ama bununla birlikte 16.5 yaşındaki söz bilimcide (retorikçi) çarpıcı bir kişilik ve olgunluğa, parlak bir im­gelem gücüne dayanan yazma ve biçimlendirme yeteneğine tanıklık etmektedirler.

Hiç kuşkusuz. Eski Yunan’dan Romantizm’e kadar bütün şairleri mahkûm edişinde bir gençlik aşırılığı göze çarpar, ama bu kararın ge­rekçeleri çok ilginçtir: Şiir eskimiş ve köhneleşnıiş. şairlerde birer me­mur, kâtip ve manzumeciye dönüşmüşlerdir.

Rimbaud. şaire gerçek işlevini, eski Yunan’daki anlamını vermek istemektedir: Şair. yaratıcı, büyücü ve kâhin (bilici) olmalıdır aynı an­da ve zamanda. Şair yalnızca her şeyi anlamak, her şeyin giz perdesi­ni açmakla yükümlü değildir, aynı zamanda çağdaşlarını da sürükle-melidir: Şair önde olacaktır.

Bu mektubun en önemli bölümü kâhinlik yöntemini açladığı cüm­ledir: “Şair. bütün duyuları uzun süre. sonsuzca ve bilinçle karıştıra­rak, düzensizleştirerek kâhinleşir” Rimbaud. dış dünyayı, nesnel gerç­ekliği algılamamıza, tanımamıza yardımcı olan beş duyumuzun düze­nini değiştirerek, bu duyular arasında etkileşim ilişkileri kurarak ken­dimizi ve dünyayı çok değişik boyutlarda algılayabileceğimizi açıklı­yor. Bu çok önemli. Şair kendi varlığında bütün delilikleri, bütün dü-zensel değişimleri geliştirerek toplumun dışına çıkar ve en büyük has­ta, en büyük cami. en büyük lanetli olıır. ama aynı zamanda, bilinmez’e ulaştığı için de en yüce bilgindir. Mektubun bu bölümünde mistik, gi­zemsel bir anlam bulunduğunu yadsımamız olanaksız gibi. Bu gizem­sel anlam da. üstgerçekçilerin yorumlarına yıllar önceden arka çıkıyor: Şiir. bir bilgi olanağı, gündelik gerçekler dünyasını aşma aracı, herkes için. bilinmezden gizlerini söküp alma gücü oluyor: yani. şair ateş hır­sızıdır.

Rimbaud. henüz sessizliği değil sözü (kelâmı) seçmiş durumda. Bu nedenle, bir şair için bir dil bulmanın gerekliliğine işaret ediyor. Ama yalnızca dilsel düzlemde özgün bir dil değil, ama nesnelerin do­ğasıyla ilişki kurabilecek bir dil. eskilerin sözcüğün kendinde aradık­ları büyüsel gücü ele geçirme yeteneği olan bir dil… Bu da yetmiyor.

bu dil insanlarla dolaysız ilişki kurabilecek, insandan insana seslenebi­lecek bir dil de olmalıdır. Rimbaud’nun mektubunun bu bölümünde. Baudelaire. Michelet ve Quinet’nin düşüncelerinden etkilendiği görü­lüyor: Yeni özler ancak yeni biçimlerle verilebilir, düşünceler ve bi­çimler bakımından yeni’yi getirmek zorunda olan şair. yeni şiirin ge­reksinimlerini karşılamaktan uzak olan eskimiş biçimlerin yerine yeni biçimler getirmelidir. Rimbaud. bu düşüncelerini şair olarak illumina-f/ons’da büyük ölçüde gerçekleştirecektir.

2. Paul Demeny’ye yazdığı 15 Mayıs 1871 tarihli mektupta yer alan üç şiirden biri olan Paris Savaşının Türküsü nü Rimbaud bir ”güncel mezmur” olarak tanımlamaktadır. Düzenli ordunun, genel sal­dırıya geçmeden önce. banliyöleri bombalamaya başlamasından itiba­ren Komün olaylarından esinlenilmiştir. 2 Nisan günü başlayan bom­balamaya Rimbaud tanık olmuş mudur, yoksa Casimir Buis’in Le Cri du Peuple’de yayınlanan yazılarından mı etkilenmiştir? Bilemiyoruz. Önemli olan. Rimbaud’nun Komün olayları karşısında dile getirdiği duygu ve düşünceleri.

3. Thiers ile Picard. Versailles’da bulunan Komün karşıtlarının dü­zenli ordusunu yönetiyorlardı. Picard. Thiers hükümetinin en çok nef­ret edilen bakanıydı.

4. Topa tutulan kenar mahalleler. Ancak Rimbaud bu konuda biraz yanılıyor: Versailles’ın topçuları Meudon’a değil. Meudon’dan ateş ediyorlardı ve Bagneux Komüncülerin elindeydi.

5. Paris banliyölerinin üzerine yağan bombalar.

6. Boulogne Ormanı’ndaki göl olabilir.

7. Bombalar.



8. Bir sözcük oyunu: Fransızca okunuşa göre Eros: Eros; Héros: Kahraman; Zéros: Sıfırlar.

9. Petrol bombalarının neden olduğu yangınlar Corot’nun tablola­rına benzetiliyor.

10. Efendi: Tanrı ya da Thiers.

11. Dışişleri Bakanı Jules Favre. Bismarck’la Fransa’nın teslimi anlaşmasını imzaladı.

12. Petrol bombaları.

13. Kırlılar. 1871 başlarında, ulusal mecliste cumhuriyetçilerin muhalifi olan büyük toprak sahiplerinin partisinin temsilcileri.

14. Rimbaud’nun Racine’le alay etmesi garip karşılanabilir, ama Racine. Rimbaud’nun karşı çıktığı tısa ve bilince dayalı klasik şiiri temsil etmektedir.

15. Kökenler (Origines) sözcüğü o sıralar çok modaydı: Michelet “Fransız Hukukunun Kökenleri” (Origines du droit français); Renan “Hıristiyanlığın Kökenlerinin Tarihi” (Histoires des origines du cilris-lianisme) adlı kitabını 1883 yılında bitirmişti. Quinet’nin yazdığı kita­bın adı “Tanrıların Kökeni” (L’Origine des dieux) idi. Taine ise kita­bına “Çağdaş Fransanın Kökenleri” (Les Origines de la France con-temporaine) adını seçmişti. Aynı zamanda “kaynaklar” anlamına gelen bu kavrama Rimbaud “rasyonalist” düşünceyi dile getirdiği için karşıçıkmaktadır.

16. Jeune-France: Genç-Fransa. 1830′larda romantizmin ateşli sa­vunucuları olan yazar, sanatçı ve öğrencilere verilen ad. Victor Hu-go’nun Hernani adlı ve klasik tiyatronun Üç Birlik kuralını yok sayan oyunu yüzünden çıkan Hernani kavgasına anıştırma yapan Rimbaud. bunların klasisizmi ve eski romantikleri eleştirmelerini yeterli bulmu­yor, kendi kendini değerlendirmenin güçlüğünün altını çiziyor.

Çünkü Ben bir başkasıdır. Cümlenin başında bulunan çünkü sözcüğü, cümlenin bir önceki cümle ile bağlantılı olduğunu gösteriyor: İnsan kendi kendini anlayamaz, şairin kendinde meydana gelen deği­şimleri kavramaya çalışması onu bir deha yapmaya yetmez. Rimbaud. daha sonra, bir önceki mektubun keman imgesinden borozan imgesine geçiyor bu mektupta, ama “kemanın yayını harekete geçiriyorum.” diyerek kemana dönüş yapıyor. Şairde ortaya çıkan bir gönül gözüyle girme gücü. ortalama insanın düzeyinin üzerinde olan düşünme, sana­tlı (senfoni) ana çizgisi olan bu düşünce, esin olarak da adlandırılabi-ir. Rimbaud’ya göre nesnel şiir yazmak isteyen şairin Ben’i bir başka-snın, başkalarının Ben’i olmalıdır.

18. Rimbaud burada uyak oyunlarından başka bir şey olmayan eğ-
lencelik şiirin karşısına büyük şiiri, yani Homeros’tan Pindaros’a uza­
nın Eski Yunan şiirini çıkartıyor. Esinli (gizemsel esinli) şair ve büyü-
cj-şaire Victor Hugo’nun yanı sıra (Les Mages). Franciade’ında şair ve manzumeci (müteşair) arasındaki ayrımı belirten Ronsard da el at­
ılıştır.

19. Compraclüco(s): Hugo’nun 1869 yılında yayımlanmış olan l ‘Homme qui rit (Gülen Adanı) adlı romanına açık bir anıştırma yapı­yor. Hugo bu sözcüğü, vücutlarını sakatlayarak dilenci yapmak ve sırt-hrından para kazanmak için çocuk hırsızlığı yapanları tanımlamakta-dr.

20. Açıklaması bir önceki mektupla ilgili olarak yapıldı.

21. Rimbaud’nun Paris’teki yaşamını dile getiren önemli bir açık-lıma. Rimbaud la folie (delilik, çılgınlık) sözcüğünü. Cehennemde Bir Mevsimin “Sözün Simyası” (Sayıklamalar. II)adlı şiirinde kullanır: “Dinleyin beni. İşte çılgınlıklarımdan birinin öyküsü.” 1871 yazında.kuramlarını uygulamaya başlamış gibidir.

22. Şairi bir hasta, bir cani ve bir lanetliye dönüştüren anarşi ve dü-zmsizlik (kargaşa) bilinci ile “eni konu düşünülmüş”, bilgin gibi söz-cük ve kavramların simgelediği kişilik arasındaki ilginç karşıtlık dik-kıti çekiyor: Rimbaud’da bu iki nitelik her zaman bir arada bulunacak­tı’: Anarşist ve yöntemli epitken (Platon felsefesinde evreni düzenle­yin tanrı, demiurgos). Kimi eleştirmenlerin Rimbaud konusunda bir kıos’tan söz etmelerinin, kimilerinin birinci özelliğine, kimilerinin de ilinci niteliğine önem vermelerinin nedeni budur. Ama Rimbaud’ya özgü bu ikilik (dualite) illuminations’a da yansıdığı gibi şiirinin ana eksenini oluşturmaktadır.

23. Rimbaud, Paul Demeny’ye yazdığı 15 Mayıs 1871 tarihli mek­
tupta bu şiiri “metin dışı ikinci mezmur” olarak nitelemektedir. Şiir
sanki bir iğrenme ve öfke çığlığı gibidir, küfür doludur. Gençkız çir­
kindir, kadın gövdesi gülünçtür. Rimbaud âşık olduğu için kendini la­
netlemektedir.

24. Bandolin: Saça sürülen, birjantine benzeyen bir sıvı.

25. Rimbaud. Verlaine yazdığı mektupda, kilisede sandalye kirası­nı ödemesi için, annesinin kendisine pazar günleri 10 santim (her pa­zar on santim) para verdiğinden söz eder.

26. Bu şiirlere ilişkin bilgi, adlarından öteye gitmemektedir.

27. İnsana vermek için ateşi çalan Prometheus’a anıştırma. Quinet, Prométhéé’sinde; Bible de riıumanité adlı kitabında ise Michelet bu simgeyi işlemektedirler. Michelet’ye göre Prometheus insana özgür­lük yolunu açmıştır. Rimbaud’nun Şair-Prometheus’u ise insanlıktan sorumludur.

28. Burada dile getirilen düşünce, Kabbalistlerin düşüncelerine ol­dukça yakındır. Bilindiği gibi Kabala, Yahudilerin harfçilik ve sayıcı-lıkla karışık içrek ve gizemsel evren öğretişidir. Felsefel temeli Yunan stoacılığının kamutanrıcılığı ve Yeni Platonculuk’tur. Kabala’ya göre Tanrı kendini dışlaştırmış ve evrendeki herşey bu dışlaştırmayla oluş­muştur.

29. Baudelaire*in ünlü Correspondances adlı sonesinde açıkladığı uyuşumlar kuramının derin etkileri görülüyor:

“Birbirlerini yanıtlar kokular, renkler ve sesler”

dizesinin Rimbaud’nun Sesliler( Ses I i Harfler) şiirinin üzerindeki etki­si görülüyor.

30. Rimbaud bilimezlik’ten ilerlemeye geçerek beklenmedik bir saptama yapıyor: ‘”Göreceksiniz, materyalist olacaktır bu gelecek.” Rimbaud’nun ilerici yazarların düşüncelerinden ve Komüncüler’den etkilendiği görülüyor.

31. Günümüzde “politikanın yedeğinde, politikanın güdümünde Şiir ile “Politikadan! bağımsız, onun önünde ve kendiliğinden politik şiir” tartışmalarının! hâlâ sürüyor olması (özellikle ülkemizde) çok il­ginç. Rimbaud “şiir artık eyleme ahenk (tempo) tutmayacak,” diyor,belki de şiirin eylemin güdümünde olmaması gerektiğini söylüyor. Za­ten, önde olacaktır saptaması ile, şiire öncülük görevi verdiğini açıkla­mış oluyor.

32. Kadının özgürleşmesi düşüncesi XVIII. yüzyıldan itibaren ile­rici yazının temel düşünce izleklerinden birini oluşturmuştur. Rimba­ud’nun. kadın ve erkeği eşitlik düzeyinde ele alan Platon’un {Devlet. 5.kitap) düşüncelerinin yanı sıra Komün’ün önderlerinden Ver-mersch’ten (Grand Testament) de etkilendiği görülüyor:



Eşitliğin günışığı

Sonunda aydınlatınca kadını

Güzelliğini elinden alarak

Boğamayacaklar ruhunu.



Kadının kâhinliği’ne gelince, ilkel toplumlarda kadının kimi gün­ler kâhin sayıldığı biliniyor.

La voyante: Falcı kadın; kâhin kadın; bilici kadın.

33. Hugo da Stella’da (Châtiments’ın VI. kitabı) şiire görevler
yüklemektedir:



Ey uluslar! yakıcı şiir’im ben.

Musa ‘nın üzerinde, Dante’nin üzerinde parıldadım.

Deniz aslanı âşık oldu bana.

Geliyorum. Ayağa kalkın, erdem, cesaret, inanç!

Düşünürler, bilginler çıkın kuleye nöbet tutun;

Açılın gözkapakları: parıldaym gözbebekleri;

Toprak, karıklarını aç; yaşam, yankıyı uyandır; Ayağa kalkın uyuyanlar; —Beni gözleyip izleyen. Çünkü ön saflara, en ileriye gönderen beni, Özgürlük meleğidir, ışık devidir!

34. Belmontet: Şimdi unutulmuş bir şair.

35. Taine. “La Fontaine et ses fables” (1860) adlı kitabında bu iğ­renç peri’den”Fransızca”nın ve “Galya dili”nin simgesi olarak söz eder.

36. Rimbaud, kolejde birlikte okuduğu papaz okulu öğrencilerine anıştırma yapıyor.

37. Namouna (1832) ve Rolla (1833), Musset’nin dönemin genç kuşaklarını etkileyen kitaplarıdır. Gautier, L’Histoire du romantis-/ııe’de (Romantizmin Tarihi) Namouna’ nın geniş bir aile yarattığına… ve gene şairlerin ondan etkilendiklerine değinir.

38. Panadis sözcüğün Panade (Tirit) sözcüğünden, Rimbaud tara­
fından türetildiği düşünülüyor. Çeviride yoksul yerine tiritçi sözcüğü­
nü de kullanabilirdik. Ancak Etre, tomber dans la panade (Yoksulluk
içinde olmak, yoksulluğa düşmek) deyimi, yoksul sıfatını yeğlememi­
ze neden oldu.

39. Rimbaud eski biçimler’le ilişkisini kesmek (yani klasik şiir bi-çimleriyle) düşüncesini dile getiriyor. Rimbaud, 1871 yılında “düzen­li” şiirler yazmayı sürdürecektir. Fakat Son Şiirler’inde (Derniers vers) düzensiz, az uyaklı ya da uyaksız şiirlerle bu tasarısını uygulamaya başlar. Rimbaud’nun kuramını tamamen uyguladığı şiirler elinizdeki kitapta yer almaktadır.

40. Mayıs 1871′den önce yazılmış bir şiir. Rahip Milotus’un ger­
çekte arkadaşı Ernest Millot’nun bir akrabası olduğu söyleniyor. Ama
Ernest Millot’nun karikatürü olduğunu ileri sürenler de var.

“Oturmak”ve “çömelmek” Rimbaud’nun nefret ettiği eylemler. Claude Jeancolas şiirinmüstehcen simge ve imgeler içerdiğini ile­ri sürmektedir.

41. Claude Jeancolas’ya göre “burun” erkek cinsel organını simge­lemektedir.

42. Rimbaud. Komün savaşında yer almak için Paris’e gitmeyi mi düşünüyordu? Olabilir. Bu cümleden öyle anlaşılıyor. Çünkü ‘Kanlı Hafta’nın (21-28 Mayıs) sekiz gün sonra başladığını biliyoruz. Bunun sonunda Komün yenilecek ve ‘Versaylılar’ kesin bir yengi kazanacak­tır. Komün’ün yenilgisinin yansımalarını özellikle illuminations’da görüyoruz.