11 Mayıs 2018 Cuma

Büyük Gurbetçi


                                                                                                   ………Senin adın bir deftere yazıldı
                                                                                            ………Eskimez bir mavi deftere
                                                            ………Adın
                                                               ………Yazıldı


Erenköyünde bir bahar eskir
Savrulur ve eskir sürekavları
Kuzey yarımkürenin çok koyu mavi bir gecesinde
Aşkı Türkçe kavramanın sağlamlığı başlayınca
Bir öğrenci yatakhanesinde
Uzak asyalı bir başka öğrenciyle çatışınca
Bir sürü ıvır zıvır ve ekimler
Bir kahramanlık sandığımız kendimizi
Eskir ucuz ormanlarda yürek avları
Ve eski anaların belbağladığı hekimler
Eskimez senin gurbetçiliğin
Yanar, tüter, dağılır
Ve ince bir duman eskir bir kalın duman adına


Gurbet bir yazgıdır ulusuna
Güneşe çıkmak gibi, alınteri bilinir
Gurbet bilinir, bir duyarlıktır, bir meslektir
Sen herhalde en iyi bilirdin bayramları
Paşalarla, yalılarla uzlaştırılan
Kısa kış akşamlarını, uzun yaz akşamlarını
Kayalar, kayalar ve sahipsiz dağlar adına
Bir türkü gibi öfkede söylenen
Issız hanlar, bilgece susmalar, bakımsız bağlar adına
Puslu ve telaşlı garlardan kaçırdığın
Bir pençeden, bir katılıktan kayırdığın
Her ülkede söylenen bir türkü gibi


Aklığın, eskimez bir kış güzelliğinde
Sıcak evler, karlı yollar, bağlılıklar adına
Bir zorbalığa direnmek adına,
Anlaşılmazsa
Söğütler yeşermez, balıklar bırakmaz döllerini


Ellerin bir gezinmedir uykularda
Kimine korkudur, ısınmak kimine
Eskimez bir kış güzelliğinde
Kuzey yarımkürenin çok koyu mavi bir gecesinde
Büyük bir alanda, küçük bir cezaevinde
Ve çok yabancı dilden iki istasyon-arası biletinde
Biliyorum nasıl yaşadığını senin Türkçe yokken
Mahzun ve yaşamaklı -eskimez elbet-
Ülkeni dirençle yaşamak ülken olmayınca sözlüğünde


Sen bir ağlayış gibisin neden
Bir çocukluğu sürüklüyorsun kanında
Bir güvercin gibi parlar şaşkınlığın
Ölüme yakınlığında bir köylünün, uymasında
Gök durur ve boncuklar durur pazarlarda
Iğdır’da Orta Anadolu tarlalarında
Akşam oldu muydu gaz lâmbası yakılır
Nerde olursa olsun artık. Coğrafyada
Sürekli bir gurbet vardır.


Eskimezsin bir mayıs serpintisi gibi
Bir mayıs serpintisi ki sağlıklı
Ağustos günlerini hazırlayan. Güllerini
Sürer gurbetçiliğin.
Halksız bir yazarın acısını taşıyan
Kalebent bir şehzade gibi mahzun
Börklüce gibi sabırsız haklılığında


Öyle bir şey
Biraz uzak, biraz çıplak, ve yayan.

Turgut UYAR

18 Ocak 2018 Perşembe

Hemofili



o ölüm şimdi mi demektir. kurutur. askerleri ve sulakları. 
onların kanlı kaputlarını ve ekmek torbalarını 
askerleri. yani o hep özlenen coğrafyasızları 
istanbul'un ve anadol'un bir yerlerinde, 
gezgin ve ihtiyar şarkıcılar gibi. 
gözümün en yaşlı yaşı akar. en beklemiş. gününü. 
bir hasır iskemlede. bir keçede oturarak. 
yüzyıllar biriminde. o şimdi kabaran. 
bir tarih çarşısı gibi. 
ayakları suda. elleri ayasız. alır önüne. 
hint ipeği ile venedik aynasını, 
ve bilerek mavisini denizin, bozluğunu toprağın 
hatırlar geçmiş kanlarını. hatırlarım geçmiş kanlarımı 
altında. 
sapsarı saçlarıyla. bir direnmenin kanlı başı. 
gövdesinden ayrılmış. uzun bir ırmak akışının. uzun 
uzun. 
bir ırmağın karşısı gibi. 
kimi evlerin göründüğü. büyük. kimilerinin 
görünmediği. küçük. 
evlerin içi gibi. 
kimi askerler gibi. gönüllü yahut kurradan. 
son düğümünü atıp bir kilimin. 
bir kıyı postanesinde mektup atar gibi. 
(sana inanmışlığını bir büyük olaydır) 

kalkılınca keçeden. 
ben dalgalarını duyarım çarpışmanın. bir bir. 
yenilmenin önce 
ve avunmanın. inerken çaresizlik dört bir tarafa 
bir kuruluğu deyimleyen o aldanışı. 
bir hazırlıksızlığı... 

"gözümün altında mordan bir leke 
sular geniş bir aşkın coğrafyasında 

beşinci akşamımız daha güzel olacak 
kimsenin ummadığı bir tadın ortasında 

silerim morartırım bu aşk demektir 
bahar mı dedin, yakın. bak ben hazırım bile." 

o ölüm bir yenilginindir. kanayıp gider. ve durdurulmamalı. 
her akşam. tozdan topraktan ve dükkânlardan arınınca. 
durmaz. hazlar içinde bile. bir bedene sarılınca. 
kurutur. bütün plâncıların ve matematikçilerin 
ve bütün aya bakarak. kendini bir evrensel kurtuluş 
sananların. 

bütün suçlamaları omuzlayarak. bir tarih çarşısı gibi. 
kendini bir evrensel kurtuluş sananların. 
sandviç yiyerek, biçimsel kazaklar giyerek 
ve içtikleri. 
kurutulmamalıdır. 
odunun 
alkole 
dönüşümünü 
beceren ülke... 

"ben güzel bir ülkenin habercisi olurum 
ya güzel bir akşamın içki dağıtıcısı 
sular eser rüzgâra karışır bütün analar 
bir kalır onların ve bir karaciğerin ağrısı." 

o ölüm bir. sonunda gördük. denizden çıkarılmış bir heykeldi. 
belki uyuduğumuz bir eylül gecesinde bitirilmiş. 
parlatılmış. yahut. uyumadığımız bir akşamda. bitirilmiş. 
şehrin ışıkları yanarken. sen oradayken. 
mantonun düğmeleriyle oynarken. sessiz bir kırılmada. sanki. 
o akşamı bir tutam tuza değiştiğimiz. sanki. 
bir söğüt dalının sallanışı. bir uzun 
ırmağın. 
beni şimdi uyutma artık. kes serçe parmağımı. tuz. 
üstüne. uyutma. bas. 
uyumamalıyım. bas. 
karşısı gibi... 

"ben herkesi tanırım adım şuradan 
gelip geçen bir şeyim, bir yer tutarım 
bir askerim gönüllü yahut kurradan 
kururum. boşluklara ve suya silâh atarım." 

o ölüm. bir akşamda. parmak izli kadehlerin. keçelerin 
ve kayatuzunun. donuk. dalgaların. ve sonsuz konuşmaların 
ortalığı kaplamış olduğu bir akşamda. 
ve böylece kaybettiğimiz. 
bütün öğrenilmişliklerin bir incelik adına harcandığı. bir 
iskele sancak akşamında. bir akşamda. parlatılmış. sen 
oradayken. ve herkes bir sessiz çanta gibi taşınırken. 
bizim suçluluğumuz. düşmüş bir şehrin suçluluğu. eksik 
bir yasanın suçluluğu. eksik bir kahramanlığın. 
bir kıyı postanesinde. bütün şarkılar birden çalınırken. 
bir uzun söğüt dalının ağır ağır sallanışı. 
irmağın. 
rasgele görünen sallanışı. 
görünen... 

"buldum güzelliğini ırmağı beyazladım 
kurtulmanın ve seninle yatmanın 
kınama, yeni farkındayım, ırmağı beyazladım 
boşluğunu, boşluğa ve suya silâh atmanın." 

o. perşembeye bir kadındır. onunla yatmalıyım. yatarım 
onunla. 
çoğalmak için. ve ikimiz için. aralıksız bütün bir perşembe. 
sabahlardan akşamlara kadar. dünyayı çoğaltmak için. 
dünyanın. 
sabırsız. bir en yaşlı ülkesinde. uzun. bütün perşembe. 
otellerin 
karşısında. o uzun ırmağın. keçeciler ve bakırcılar 
çarşısında. bütün perşembe. cumaya abdest alırım. uzun. 
çoğalmak için. hep. kanattığım bir yara gibi. yatarım. 
hep kendiliğinden kanayan. ve herkesin. 
kendini bir kurtuluş sanışı 
gibi. 
ve kendi ölümünü. 
bir uzun. uzunca. 
bir ırmağın 
karşısı gibi... 



Turgut UYAR