26 Aralık 2012 Çarşamba

İyi Günler İlerde Anneanne



İyi günler ilerde anneanne 
iyi günler ilerde 
bense yirmidört saatlik 
günlerdeyim anneanne 


rüyalarında senin ne kıyamet kopuyor 
ne de bir gül düşüyor dalından 
sen böyle istersin bilirim 
gülümseyerek anneanne 


oysa ne sarışın kızlar 
göz kırpıyor esmer delikanlılara 
ne de ortadoğu 
bir gül bahçesi oluyor 


yine de iyi günler 
ilerde anneanne 
esmerliğimiz 
kıyamet herkese 


halime bakıp üzülme anneanne 
bir bakarsın dayımla beraber 
ortak bir iş kurar 
belki bir süpermarket açarız 


ne dersin, kasada da 
muzaffer durur, gülümseyerek 
yok yok olur, dandy, pop-corn 
ve kalve çorba satarız. 


kahrolsun amerika deriz sonra 
kahrolsun fransa için ve mançurya 
kahrolur biz böyle deyince 
devr-i daim düzeniyle dönen dünya 


mançurya da kahrolur 
niye kahrolacaksa 

anneanne, müzmin 
başağrılarım artıyor 
işte yaşamak bu deyip dostlar 
müttefiklere gülümsediğinde 



anneanne, ah anneanne 
çıkış yok ve bu tereke 
rahmetli dedemin yüreğinden 
daha eski bir mesele 



yüreğimiz bölüştürülemez 
iyi günler ilerde 
sade ekmeği bildiğimiz 
günler geçmişte 
ve güzeldi anneanne 
şimdi ekmek dile gelse 
boğazımızdan geçişine 
utandığını söylerdi 


iyi günler yok! 
iyi günler yok anneanne 
kıyamet bize 
kıyamet bize 
kıyamet bize 
kıyam/et bize 

Hüseyin Atlansoy 








5 Aralık 2012 Çarşamba

Penye ve Hakikat



iyiydik. penyelere inanıyorduk
doğum günü şarkılarına, pastalara ve mumu üfleyen kişiye
iy ki doğmuş olmanın neşeli gerekliliğine
kimyaya, ölçü ve tartı aletlerine inanıyorduk
adı fatma, fatma’ya hemen inanıyorduk
sergio leona’ya, elektrik enerjisine
adı ali, ali’ye niçin inanmayalım
iyiydik

ikinci tokatları kültürel fark kuramıyla açıklıyorduk
birincisi doğaçlamaydı zaten
üçüncü tokat ama insan haklarına aykırı
insan haklarına inanıyorduk
john locke’a ve john wayne’e
bir yerden bir yere gitmeye inanıyorduk
montlara, pamuk tarlalarına, virginia tütününe
ölülerin yönetimindeki dirilerin savaşına
ama en çok penyelere
“lili marlen şarkısı ne kederlidir”
aldık, kabul ettik; çok kederlidir
buralarda bir yerdeydi, ona da inanıyorduk
her neydiyse zaten şüphe yok inanmamıza
el kameralarına, merhamete… reno toros’a
nerdeyse iman edecektik üretimden kalkmasa
iyiydik

penyelere inanıyorduk. monogamiye ve sürprizlere
sürpriz diyen bir ağzın kibirli büzülüşüne
bikini adasına ve bahçıvan pantolonlara
kremlere ve troçki’nin dürüst biri olduğuna nedense
kiraz zamanına, tanpınar’ a
istanbul dünya başkentidir cümlesine ve kepekli pirince
kayıp kardeşlere, ölü dillere, mühendislere
kayıp kardeş fikrinde kulağa hoş gelen bir şey yok mu
jodie foster’a ; hep beraber
elmalılı tefsirine, bir kısmımız
çok azımız karabaş tecvidine
terlemeye, rutubete, madonna’ya
vatan değerli bir arsadır, millî emlakçılara
devlet demiryollarına ve halkın karayollarına
çift güllü yasin kitaplarına
mor beyaz afyon çiçeklerine değil ama
bir daha: çift güllü yasin kitaplarına
kendine iyi bak dileklerine; görüşürüz
niye görüşeceksek
şadırvanlara, antik dünyaya; roma ve üç kıtaya
sözleşmelere ve sosyal sigortalara
yerlere tükürmemeye
-göklere tükürebilirsiniz-
israiloğulları israilkızlarını öldürürken
iyiydik, penyelere inanıyorduk

Osman KONUK