29 Mart 2019 Cuma

Gitme O Güzel Geceye Usulca



Gitme o güzel geceye usulca 
İhtiyarlık yanmalı ve saçmalamalı gün kapandığında; 
Öfkelen, öfkelen ışığın ölümünün karşısında.

Akıllı adamlar, bilmelerine rağmen karanlığa gömüleceklerini sonlarında, 
Sözleri şimşek çaktırmamış olduğu içindir ki onlar 
Gitmezler o güzel geceye usulca.

İyi insanlar, son defa ellerini sallarlar, öylesine ateşli bağırarak. 
Faydasız işleri, yeşil bir koyda dans ediyor olabilir ama onlar da, 
Öfkelenirler, öfkelenirler ışığın ölümünün karşısında.

Güneşi uçarken yakalamış olan vahşi insanlar, 
Ve öğrenen, çok geç, yas tuttuklarını onun yolunda, 
Gitmezler o güzel geceye usulca.

Kör gözlerin göktaşı gibi alevlenip ve şenlenmesini 
Kör eden bir görme gücüyle gören ağır hasta adamlar da 
Öfkelenirler, öfkelenirler ışığın ölümünün karşısında.

Ve sen, benim babam, hüzünlü tepede, orada 
Yalvarırım, lanetle ve kutsa beni şimdi acımasız göz yaşlarınla. 
Ama gitme o güzel geceye usulca. 
Öfkelen, öfkelen ışığın ölümünün karşısında.
Dylan Thomas

Phoenix



Ben orda, akşamına orospular dadanan
Camlarında pis sinekler gezinen, ben orda
Eskimiş bir tutuşla şarabını içiyor
Kadınlarda oluyor kadınsız bakışlarla
Başıyla öne düşmüş yüreğiyle beraber
Ya Tanrıya inanır ya da isyana.

Kimseye vermiyor ki acılardan artarsa
Kuytular çıkarıyor sevişmeler onlardan
Bu nasıl bir bakış ki dünyaya intiharla
Ya da hep kar yağıyor da düşünmesi siyahtan
Öyle ya kim sevişirdi acıları olmasa
Kim bakardı uzağa köpekleri saymazsam.

Orası bir ölümdür şarabımı doyuran
Ölünen yüzler gibi bir bütündür adamlar
Vaftizi gün ışığında bir garip protestan
Tanrısıyla sevişir, herkes bilir sevişmeyi o kadar
Kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum
Yeniden doğmak için çıkardığım yangından.

Edip Cansever

25 Mart 2019 Pazartesi

Hüzünlü Bir Akşam Borusunun Ezgisi İçin Söz

Av bitti, titreyen borular
Akşamı kovalıyor köpeklerle
İkimiz içinse yarına kadar
Topal Hephaistos'la nar ateşte
Dövülecek üzünç namluları var.

Kemikten yapışık kardeşler gibi
Vurgun yemiş tinimle kutsal tenim
Ah biri kanatsız ateşböceği
Siz boğumlu deyin, ben eklemli diyeyim
Toprak yutan arısıdır öteki.

İki dilli yazı bulundu taşımızda
Tapısını bire indiren Amenofis
Gizli gizli ağlar Güneş tanrıya
Hangimiz mutsuz kral Hattusilis
Hangimiz ermiş mutluluğa.

Masallar dinlerdi sevdalı Cemşit,
Sindbad, balık gözlü Şirin, Şehrazat
Ey sevi, Afrodit benzeri dikit,
Kaç çeşit demir deldi Ferhat,
Hematitta, limonit, pirit,

Ufuk ışıkları yedi bitirdi.
Horus'un kasrında ne aradığın?
Bak, avutmaya geldik kendimizi
Ah tanrıları ölmüş Amoritler kırgın
Tahta idoller karşıladı bizi.

Kargışlı Şahinin başıdır deniz
Düştü mü kanlarla her akşam
Ormanlar içinde ikimiz,
Çıldırtan bir dumandır yaşam
Şeytanın kandilleri ve biz.

Kimi gün karıştırırım birbirimizi
Dirhemler gibi kurnaz tüccarın elinde,
Olur acıdan yoksarım kendimi,
Eski bir şatoda demir şövalye,
Ölmüş çoktan, boş kalmış içi.

Hem İskender'in talihli atıyım
Yengiler yaşadım Küçük Asya'da,
Hem de Kıbrıs'ta satıldığım
Kıvırcık saçlı, mağrur Romalı'ya
Gün yüzü görmeden kömür çıkardım.

Olmuştu bahtımın Sultanı,
Zambaklar kraliçesi nice bir straliçe,
Kalbim ki menhirlerdir, suskun aşkı
Ansıtmak için dikilmiş yazıdan önce,
Unutansa ben gene, ben zavallı.

Ben Mesih'tim, hem Barabbas'tım,
Kim çarmıha gerildi o gün
Bağışlanan kimdi, karıştırmışım,
Bugünse bağışlayan göğsün
Kollarını açınca ben çarmıhım.

Birdim iki oldum, iki iken bir
Ne yalnızken birim, ne de seninle iki,
Sevi de yalnızlık gibidir
Var yok eder durur kişiyi
Akşamları boru sesiyle gelir.

Melih Cevdet ANDAY