10 Kasım 2014 Pazartesi

Alışılmış Bir Vakit Tanımlaması



Bir alışılmış vakit – her gün geliyor-
Sabahla öğle arası
Yaslanmışım koltuğuma, ağzımda sigaram
Okuyup bitirmişim çoktan gazetemi
Yağmur yağacak, peki, yağsın ve bitsin
Bir uzaklığı teraziyle ölçer gibi
Göğsümde yoğunlaşan sıkıntı
Ve
Masamın üstü karmakarışık
Şiirlerin de eski tadı kalmadı.

Sahi ne demek
Nasıl oluyor
Sardunyası çapraz bir gün ışığı
Tekel birasının tadı
Çıkmalı, birine filan mı uğramalı.

Radyoyu açıyorum, açar açmaz kapatıyorum
Çeviriyorum pikabı
Bugünlerde Mozart’ı seviyorum en çok
Kim ne derse desin Mozart’ı
Ve yağmur başlamadı.

Bir sigara daha
Neden kimse bugüne kadar
Kendini açıklamadı
Gizli bir hüzün dolanıyor gövdemi – neden -
Türü kalmamış çiçeklerden bir uzantı
Kabına bakıyorum plağın
İnsanlar, insanlar, hepsi birden bir gökkuşağı
Yağmura taktı aklımı, hayır başlamadı.

Yağarsa
Belki bir görümlük yaşamın tadı
Vurup pencereme gidecek
Belki tat bile değil, sanrı
Bu alışılmış vakit böyle her gün geliyor
Sabahla öğle arası.

Ben Etiler’de oturuyorum – herkesin bir adresi olmalı-
İniyorum yokuş aşağı her gün
Denize uğramadan yapamıyorum
Öğleyle akşam arası, akşamla öğle arası
Alışılmış vakit uzun uzun bitiyor
Açıyorum hafifçe kapalı dudaklarımı
Nereye
Turgut’a sormalı, iyi bilir O
Elinde limonlu votkası.

Ey masalar, ey iskemleler
Edip’in yeri boş mu, köşede masanın yanı
Değilim ben böyle mahzun
Öyleyse pulsuz bir dilekçe nasıl olmalı
Unutup baharı bile nasıl olmalı.

İşte
Turgut’a gidiyorum, yağmur nasılsa yağmadı.

Edip Cansever