Middelburg Bölgesi Ulusal Ordu Komutanı Bay Herman Sneiders'a,
Sayın bayım, geçen hafta yasalar gereği orduya katılmam için belediye ofisine gelmemi belirten bir belge aldım. Bildiğiniz üzere belediye ofisinde bulunmadım ve bu mektubu gelmeye niyetli olmadığımı sizlere açıkça bildirmek için yazıyorum. İyi biliyorum ki ağır bir yükün altına giriyorum, çünkü yasalarca beni cezalandırma hakkına sahipsiniz. Yine iyi biliyorum ki bu hakkınızı kullanmaya çekinmeyeceksiniz. Ancak mevcut durumdan korkuyor değilim. Çünkü beni ayakta tutan sebepler, bu yükü kaldırmamı sağlayacak kadar güçlü.
Bir Hıristiyan olmamama rağmen, insanlığın doğasına, insan zihnine kök salmış bu buyruğu ki bu kutsal emirlerden biridir, çoğu Hıristiyan'dan daha iyi anlıyorum. Genç bir erkekken, bana askerlik zanaatının, öldürme sanatının öğretilmesine izin vermiştim. Artık kararımı değiştirdim. Başkalarının emri ile kimseyi öldürmeyeceğim; vicdanımda sebepsiz yere kara bir leke bulunmasına izin veremem.
İnsanlığı, öldürmekten veya katliamdan daha çok alçaltan başka bir şey söyleyebilir misiniz? Öldürmek gibi bir yeteneğim olmadığı gibi bir hayvanın öldürülüşünü görmeye bile katlanamam; bu yüzden vejetaryen oldum. Ancak şimdi bana hiçbir zarar vermemiş insanları öldürme emri veriliyor; çünkü anladım ki askerlere, ağaçların yapraklarını ve dallarını vursunlar diye öğretilmiyor silah kullanmak. Belki de ulusal ordunun toplumsal düzeni koruduğu yönünde bir savunmada bulunacaksınız. Bay Kumandan, size cevabım şu olacaktır: Sizin savunmanızı ancak toplumumuzda gerçek bir düzen olsaydı, insanlar acı çeker halde yaşamasaydı, bazıları lüks içinde yaşarken bazıları açlıktan ölmeseydi kabul edebilirdim. Ancak o zaman gözümde toplumsal düzenin koruyucuları olurdunuz, şimdi değil. Bay Kumandan, birbirimize oyun oynamak zorunda mıyız? İkimiz de sosyal düzeni korumanın yoksul emekçilere karşı zenginleri desteklemek olduğunu biliyoruz. Yoksa ulusal ordunun Rotterdam'daki son harekette, ne amaç taşıdığını bilmediğimi mi düşünüyorsunuz? Askerler etkilenen ticarethanelerin mallarını korumak için sebepsiz yere saatlerce görev başında olmak zorunda kaldı. Şimdi, bir an bile kendi hakları için mücadele eden emekçileri vurduğumu düşünebilir misiniz? Sanmıyorum ki bu kadar kör olasınız. Sizin istediğiniz gibi o tek tip itaatkâr askerlerden biri haline gelemem.
Bütün bu nedenlerden, özellikle de başkasının emri ile öldürmeye duyduğum nefretten, ulusal bir asker olarak hizmet vermeyi reddediyorum. Sizden, bana ne bir üniforma ne de bir silah göndermemenizi rica ediyorum, çünkü kararlıyım, onları kullanmayacağım.
Sizi selamlıyorum Bay Kumandan.
J. K. van der Veer